Okumak Yalnızlıktır..

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dört bölüme ayırarak kaleme aldığı bu roman, İzzet Mola'nın "Bihakk- Hazret-i Mecnun izâle eyleye Hak/ Serimde derd-i hıredden biraz eser kaldı" dizeleriyle başlıyor. Ve daha ilk cümleden itibaren, edebi, akıcı, anlaşılır diliyle okuyucuyu kendine bağlıyor.
Kitabın Büyük Ümitler adlı ilk bölümünde, ana karakter Hayri İrdal'ın kendini anlatışına tanık oluyoruz. Son derece mütevazi bir çocukluk geçirdiğinden, entelektüel birikime sahip olmayışından yakınarak bahsetse de henüz çocuk yaştayken samimi olma fırsatı yakaladığı saatçi Nuri Efendi, onun kişiliğinde önemli rol oynuyor. Ona saatlere nasıl yaklaşması gerektiğini, zaman kavramının insan hayatındaki önemini, insan ile saati birbirine benzeterek, çoğu zaman da saati kişileştirerek anlatan hep Nuri Efendi. Onun sözleri, ileriki sayfalarda detaylarıyla tanıyacağımız Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün amacını, disiplinini ve hatta enstitünün duvarlarındaki panoları bile belirleyecek ve aynı zamanda elbette kitabın ana fikri de bu özlü sözlerde gizli: "Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır." "Bozuk bir saate, bir hastaya, bir muhtaca bakar gibi bakmağa alış!" "Ayar, saniyenin peşinde koşmaktır!"
Fakat şu da bir gerçek ki, Hayri İrdal kendinden, evliliğinden, çocuklarından bahsederken; mevzuyu bir şekilde hep zaman felsefesine çekse de, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün tam olarak ne olduğu, nasıl bir işleve sahip olduğu, çok ileriki sayfalarda anlaşılıyor. Ve anlaşılmakla beraber Hayri İrdal'ın da hep baktığı şekilde, yani kuşkuyla bakılıyor. İşte ensititüye duyulan bu kuşkuyu ortadan kaldıracak- yahut kaldırmaya çalışan- Halit Ayarcı, bu noktada dikkati çekiyor. Halit Ayarcı, enstitünün kurucusu, Hayri İrdal'ı ortağı seçen ve hayatının her noktasında baskın kişiliği sayesinde rol oynayan (hatta öyle ki Hayri İrdal onun gölgesi olduğunu düşünüyor), yaratıcılığın bilgiden önce geldiğini savunan, cesur, liderlik vasıfları taşıyan bir karakter... Enstitü onun öncülüğünde kuruluyor ve başta sadece iki kişilik bir kadroya sahip olan kurum, git gide genişleyen genişledikçe de daha yaratıcı, daha çılgın fikirlerle toplum üzerinde etkili oluyor. Hatta hikayenin sonuna doğru, enstitü öyle büyüyor ki, yurt dışında kimi taklitleri çıkıyor, ayrıca Türkiye çapında da başka şubeleri yine Halit Ayarcı liderliğinde kuruluyor.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile kastedilenin somut bir kurum olmadığı, insanın zamanla olan ilişkisine bir gönderme olduğu zaten açık. Ayrıca Doktor Ramiz karakteriyle uzun uzadıya bahsedilen, övülen psikanalizin, Tanpınar'ın o dönemin insanı için yeni olan bu sistemi tanıtma arzusu olduğu düşünülebilir.
Hem zaman olgusu üzerine düşünmenizi sağlayacak, hem de muhteşem bir edebi zevki tadacağınız bu kitabı okumanızı şiddetle öneriyorum.



"Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz, fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?"
"Ayar saniyenin peşinde koşmaktır! Bu demektir ki iyi ayarlanmış bir saat, bir saniyeyi bile ziyan etmez! Halbuki biz ne yapıyoruz? Bütün memleket ve şehir ne yapıyor? Ayarı bozuk saatlerimizle yarı vaktimizi kaybediyoruz."
"Şu hakikati bana hayatım öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz." 
"Herhangi bir şeyi mantığın dışına çıkarmamız için ona biraz dikkat etmemiz kâfidir."
"İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder