Okumak Yalnızlıktır..

20 Mart 2012 Salı

Az ve Oğuz Atay

"Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip te yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi... Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir..."



Öncelikle mutlaka belirtmeliyim ki Hakan Günday'ın gerek üslubu gerek konusu gerek de yarattığı karakterlerin sağlamlığı bakımından, en iyi örülmüş kitabı Kinyas Ve Kayra. Hep başucumda durur ve bir şeyler ters gittiğinde onu açıp, önceden altını çizdiğim (altını çizmek okurken vazgeçemediğim bir şey) cümlelerde tekrar tekrar kaybolurum. Ama şimdi özellikle Az'dan bahsetmek istiyorum. Az'ı benim gözümde çekici kılan, okuyan herkesin etkilendiği ve yukarıda bir kısmını alıntıladığım son sayfalar değil- evet son sayfalardaki duygular pek sahiciydi, kabul ediyorum- Derdâ' ve Derda'nın birbirine kavuşmadan evvel yaşadığı dram da değil, bence asıl etkileyici olan Hakan Günday'ın Oğuz Atay'dan bu kadar ince, bu kadar sahici bir yolla bahsedişi. Ben Oğuz Atay'ı Tutunamayanlar ile tanıdım pek çok okur gibi ve hatta Az'da Derda'nın da tanıdığı gibi... Ve aşık oldum. O yüzden, hiç de objektif olmadığını bildiğim bir şekilde değerlendirdiğimde, okuduğum bir romanda bir karakterin Oğuz Atay'a zamanında hak ettiği değeri vermeyenleri, onu hala tanımayanları ve yazdıklarını anlamamakta, anlamadığı yetmezmiş gibi haksızca eleştirmekte diretenleri öldürüyor oluşu, beni heyecanlandırdı. Evet sırf bu heyecanı bana yaşattığı için bile, "Az'ı sevdim." diyebilirim.




1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Günümüzde minimalist yaşamın popülerlik kazanmasıyla birlikte bazı terimlere ve yaklaşımlara aşina olduk. Bu yaklaşımlardan biri de; Less is More. ”Az, çoktur” felsefesi. Bu yaklaşımın özünü ve ne anlama geldiğini, karantina süreciyle birlikte daha iyi kavradığımızı düşünüyorum. Çünkü karantina süreciyle birlikte tüketim alışkanlıklarımız da değişti. Birçoğumuz sahip olduklarımızla mutlu olmanın farkına vardık. ‘’Less is More’’ hakkında yazdığım yeni yazımı okumanız için izniniz olursa sizinle de paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/less-is-more-nedir/

    Sadelikle ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil