Okumak Yalnızlıktır..

20 Nisan 2012 Cuma

Kadınlar


Yeraltı edebiyatının dürüstlüğünden, samimiyetinden ve kural tanımazlığından hoşlanıyorsanız, Charles Bukowski'nin Kadınlar'ını muhakkak okumalısınız derim. Kitap, şair Chinaski'nin- bu ad aslında Bukowski'nin çoğu eserinde kullandığı takma adıdır ve hala tartışma konusu olsa da yazarın bizzat kendisini ifade eder- "uçuk" hayatını, sahip olduğu kadınları ve bana epey şairane gelen hayatını anlatıyor. Cinselliğin en duygusuz hali, fahişelerin karmaşık dünyası, alkolizm, hızla değişen ve kopan bir insan trafiği ve diğer yandan güçlü bir sahicilik var bu kitapta. Ki zaten, Bukowski'nin hayatına şöyle bir göz gezdirdiğinizde, yazılanların bütünüyle gerçek olduğunu anlıyorsunuz.
Kitapla ilgili tek bir olumsuz eleştirim olabilir. O da finalde, Chinaski'nin tek bir kadından hoşlanırken ve kendini tamamen ona adama konusunda kararsız ve kendine güvensizken, kitabın öylece bitmesi. Bu durum okuyucunun, tam olarak ne olduğunu anlayamamasına sebep olmuş. Daha güçlü kaleme alınmış bir final beklerdim kısacası.
Bir de şu çok dikkatimi çekti, söylemeden geçemeyeceğim, Charles Bukowski bu eserinde, neden pek çok farklı kadınla birlikte olduğunun, neden birine bağlanmadığının cevabını vermiş. Alıntılıyorum: "-Bu kadar çok kadınla birlikte olmak niye? -Çocukluğumla ilgili. Sevgi ve şefkat eksikliği. Yirmili ve otuzlu yaşlarımda da durum pek farklı değildi. Telafi etmeye çalışıyorum." Yazarın çocukluğu boyunca babasından dayak yediği düşünülecek olursa, söylediklerinde haklı. Ve doğru ya da yanlış, o sahip olamadığı duyguların acısını, cinselliğin verdiği hazla avutmuş..

Ve altını çizdiklerimden bazıları:
-Ahlaki değerlerden yoksun insanlar sık sık başkalarından daha özgür oldukları sanısına kapılırlar, ama aşk ve sevgi duyguları körelmiştir. O yüzden de zamparalık yaparlar.
-Yazma faslı unutulmalıydı. Yaşanan tamamlanmadan hakkında yazmak yazıyı yaşananın gölgesinde bırakmak demektir. Yazmak işin tortusuydu sadece.
-Kadınları oldukları gibi kabul ediyordum, aşk ise zor ve nadiren geliyordu. Geldiğinde de yanlış bir nedenlerle geliyordu. İnsan sonunda aşkı geri püskürtmekten yoruluyor, izin veriyordu, çünkü aşkın da bir yere gitmeye ihtiyacı vardı. O zaman da başına belayı alıyordun genellikle.
-Hep eksik hissettim kendimi yalnızken, iyi hissettiğim de oldu, ama hep eksik.
-Varoluş nabız gibi atan dayanılmaz bir şeye dönüştüğünde zaman geçmek bilmez.
-Kötü yaşlanmak istemiyordum, vazgeçmek en iyisiydi; ölüm gelmeden ölmek.

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder