Okumak Yalnızlıktır..

21 Eylül 2012 Cuma

İntihar: Kan Dökücü Tanrı

Al Alvarez'in intiharı her açıdan irdeleyen bir inceleme olan bu kitap, şair Sylvia Plath'ın trajik hayatı ile başlıyor ve daha o andan, hem üslubu hem de konuya hakimiyeti ile okuyucuyu etkisi altına alıyor. Plath'ın eşiyle ve çocuklarıyla yaşadığı problemler ve bunların edebi kariyerine olan etkisi, kendi psikolojisine olan etkisi, aralarda şairin şiirlerinden örnekler vererek anlatılmış. Özellikle ilk intihar girişimi ile ölümle sonuçlanan ikinci girişimi arasında yaşanan olaylar, kendini git gide ölümüne yaklaştıran sebepler ve ölmekten son anda vazgeçmiş olması ihtimali çok vurucu.
Yirmisinde kararlıydım ölmeye
Ve döndüm geri, geri, geri sana.
Kemiklerim aynı işi görür sanmıştım.
Sylvia Plath

İntiharın dünya tarihi içinde ne gibi evrelerden geçtiğini anlatan ikinci bölümde, Avrupa'nın intihara bakışındaki değişimi görüyoruz. Eski Roma'da bir nevi itibar vesilesi olan intihar, Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte başka bir boyuta geçer ve bütünüyle kötü karşılanır. Hatta intiharla ölenlerin, cenaze töreni yapmaları ve yas tutmaları bile yasaklanır. Bu durum Ortaçağ'da da katlanarak devam eder. Fransız Devrimi ve Aydınlanma ile konu tartışma açılır ve hukuki düzenlemeler yenilenir. Zamanla psikiyatrların, sosyologların biricik konusu haline gelir ve bilim dalı olarak görülmeye başlanır. Bu, intiharın kirli geçmişini temizler ve ona bir saygınlık kazandırır. Yazılanları kısaca böyle özetleyebiliriz.

Üçüncü bölüm yanlış bilinen doğrular ile başlıyor ve aslında bu kısım bana bir hayli şaşırtıcı geldi. Sanılanın aksine, intiharların sonbahar ve kış mevsimlerinde değil, baharda- doğa canlanırken- daha sık gerçekleşmesi, Romalıların intihara tiksintiyle ve korkuyla bakmaması gibi bilgiler... Sokrates'in, Freud'un konu hakkındaki sözleri, aforizmaları kitaba derinlik katmış diyebiliriz. Ayrıca çeşitli kuramlardan ve intihar duygusunun kişide nasıl oluştuğundan bahsedilmiş. Freud'un intiharı herkeste bulunan insani bir dürtü olduğunu belirten sözlerinin yanında, intiharın hayata tutunamamış insanların- melankoliklerin- bir yardım çığlığı olduğu görüşü de irdelenmiş

Dördüncü bölümün konu başlığı: İntihar ve Edebiyat. Bu kısmın edebiyatta intihar değil, yani edebi eserlerdeki karakterlerin intihar algısı değil, intihara meyilli edebiyat insanlarının hayatları ve bu konuyu ne gibi yansıttıkları üzerine olduğu bilgisi, bölümün başında verilmiş. Ardından Dante, John Donne, William Couper, Thomas Chatterton gibi şahsiyetlerin şiirlerinden ve aforizmalarından örnekler vererek, edebiyatın intihara yaklaşımının süreç içinde nasıl değiştiği, özellikle 20. yüzyıldan sonra intiharla hayatına son veren kişinin kahramanlaştırıldığı üzerinde durulmuş. Bu bölümde, dadaizm hakkında da geniş bilgi mevcut. Dadaizmin her şeyi yok sayan felsefesinin intiharı teşvik ettiği ve kendinden sonraki popüler akımlara, içinde barındırdığı özgürlük ve isyankarlık aşkıyla nasıl yol gösterdiği açıklanmış.

Kitap genel olarak intiharı her yönüyle bilmek isteyen herkes için çok faydalı. Hiçbir normal insan, intiharı her yönüyle bilmek istemeyeceğine göre, tüm anormallere selam olsun buradan. Ben keyifle okudum.

"Yıkma tutkusu aynı zamanda bir yaratma tutkusudur."- Mikhail Bakunin
"Farklılıklar değildi sorun, katlanılmaz benzerliklerdi."
"Yaşam oyunundaki küçük payda, belki hayatın kendisi riske sokulmazsa hayat çekiciliğini yitirebilir."- Freud
"Tam şizofren bir şekilde, ele güne karşı çektiği acıya sırtını dönüp onu yok sayabileceği halde, gerçekte mutlu olmadığını ama mutluymuş gibi davrandığını düşünürdüm. Ama belki de böyle yaparken mutsuzluğunu kontrol altında tutuyordu, çünkü onu yazabiliyordu, çünkü o yılgılardan dehşetli güzel bir şeyleri kurtardığını biliyordu. Buna dayanamayacağını anladığı an, son geldi."
"Hafifliğe gelemiyorsanız, eğlencelere katılmamalısınız."- Atasözü
"Ölüm kişinin kendi isteğiyle gerçekleşiyorsa bir protesto biçimidir."
"Eğer yaşam ölçüyü kaçırırsa, intihar makul ve haklı bir davranış haline gelir."
"İçsel baskı katlanılmaz olunca sorun biri kendini öldürmeli mi öldürmemeli mi değildir artık, bunun en büyük onur, yüreklilik ve güzellikte nasıl yapılacağıdır."
"İntihar anormal koşullara gösterilen normal bir tepkidir."
"Yaşama nedeni, aynı zamanda iyi bir ölüm nedenidir."- Camus
"Bir başkasını öldürmek istemeyen ya da en azından ölmüş olmasını dilemeyen hiç kimse kendini öldürmez."- Freud
"Yeni doğmuş bir bebeğin çığlıklarını dinle- son saatteki ölüm çırpınışlarına bak ve sonra, böyle başlayıp biten şeyin zevk verip vermediğini söyle."
"Yalnızca birtakım sıkıntı ve zorlukların böyle bir şeye yol açtığına inanmak isterdim. Ama eğer dürüst olmam gerekirse, geriye baktığımda hatırladığım tek şey bir yaşam biçimi oluşudur."

 

11 Eylül 2012 Salı

Hücre


Brooklyn'e Son Çıkış'ın da yazarı Hubert Selby Jr., Hücre ile, hapsedilmiş bir adamın yalnızlıktan ve anlaşılamamaktan doğan bunalımına, bilinçaltında yarattığı hastalıklı düşlere, insanlara ve inanılmaz olaylara dahil ediyor okuyucuyu. Yeraltı edebiyatının en sert- hatta rahatsız edici- haliyle, tüyleri diken diken eden bir dizi saçmalık(!) konudan konuya atlayarak ve kafa karıştırıcı bir anlatımla buluşmuş. Bir tecavüzün ardındaki sır perdesi ile haksız yere polis şiddetine maruz kalan bir adamın birbirine paralel ilerleyen öyküsü... Ve diğer yandan, tüm bunların aslında hücre hapsinin sebep olduğu halüsinasyonlardan ibaret olduğu şüphesi, kitap boyunca okuyucuyu tedirgin ediyor.

Yeraltı imajının hakkını fazlasıyla veren- hatta şuana kadar okuduklarımın içinde en çok veren- kitap olduğunu düşünüyorum Hücre'nin. Üstelik de bunu, tek bir ana karakter üzerinden anlatarak başarmış. Karakterin öfkesi hikayeye hakim durumda; ona haksızlık edenlere öfkeli, yakasını bir türlü bırakmayan geçmişe öfkeli, paslı aynasına her baktığında gözüne çarpan sivilceye öfkeli, kendini "evden kovulmuş kimsesiz bir çocuk gibi" hissediyor oluşuna öfkeli, mahkemede onu bir türlü doğru düzgün savunamayan avukatına öfkeli... Tüm dayanma gücünü de bu öfkeden alan, güçlü bir yapısı var ve her şeye rağmen, hakkını bir gün mutlaka arayabileceğine inanıyor. (Ya da inanmıyor.)

Eğer okumazsanız, çok da bir şey kaybetmezsiniz. Hatta psikolojinizin bozulmamasını istiyorsanız, bence okumayın.

"Giderek daha derinlere daldı kendi içinde ve nefretin ferahlatıcı gücüne sarıldı."
"Evet, ben tek başıma naçizane bir birey olabilirim ama içimde doğruluğun gücü var; doğruluk bayrağını ölüm kapılarına kadar taşımış onca insanın gücü."
"Bazen kendimi kimsesiz bir çocuk gibi hissediyorum. Evden çok uzaklarda."